21 Aralık 2008 Pazar

BİR ANNENİN KIZINA NASİHATI

İslâm öncesi dönemde yaşayan Ümame isimli akıllı bir kadın, kızı Ünas'ı Kinde krallarından Haris ile evlendirdiğinde, hâlâ değerini koruyan şu unutulmaz nasihatları yapmıştı: 'Kızım, eğer bir kızın ana-babasının servetinden dolayı kocasına ihtiyacı olmasaydı, senin herkesten ziyade müstağni (ihtiyaçsız) olman lazım gelirdi. Fakat öyle değil; erkekler bizim için yaratıldığı gibi, biz de onlar için yaratılmışızdır. Kızım, sen ana-babanın evinden, büyüyüp yürüdüğün yuvadan çıkıp, bilmediğin ve şimdiye kadar alışmadığın, ülfet etmediğin bir adamın evine gidiyorsun. Şimdi, onun rızasını gözetip kendisine itaat et ki, o da sana kul-köle gibi olsun; seni sevip hoşnut olman için gerekeni yapsın. Ben şimdi sana on şey söyleyeceğim. Onları kavra ve gereğince hareket eyle ki, eşinle güzel geçinebilesin:

1- Sana yiyecek ve giyecek her ne getirirse, onu yürekten kabul etmelisin; kanaat sahibi olmalısın.
2- Emrettiği uygun şeyleri yapmalı, yasaklayıp yapma dediği şeyleri yapmamalısın.
3- Evin içini ve üstünü başını temiz tutmaya dikkat etmelisin.
4- Güzel görünüp güzel kokmalısın ki, kocan senden iğrenmesin; gözünden düşmeyesin.
5- Uyuduğu ve yemek yediği vakitlere dikkat etmelisin. Bunları hangi vakitte yapmayı alışkanlık haline getirmişse, o vakitleri gözetip yemeğini ve yatağını hazırlamalısın. Çünkü açlık ve uykusuzluk insanı öfkelendirir.
6- Kocanın malını muhafaza etmeli, israf ve teleften korumalısın.
7- Onun itibarını gözetmeli, hısım ve yakınlarına da saygılı olmalısın.
8- Ona isyan etmemeli, işine muhalefette bulunmamalısın.
9- Sırrını elaleme ifşa etmemelisin. İşine isyan edersen sana kin duyar, sırrını ifşa edersen eziyet ve cefasından kurtulamazsın.
10- Kocan kederli iken ferah olmayasın, neşeliyken de keder göstermeyesin

İSLAMI YAYMAK İÇİN ÇABA GÖSTERMEK

Sözlerin en güzeli olan Allâh kelamı Kur'an-ı Kerim'de:"Fitnenin kökü kazınıp Allah'ın dini kesinlikle egemen oluncaya kadar onlarla savaşınız. Eğer yaptıklarından vazgeçerlerse hiç şüphesiz Allah onların ne yaptıklarını görür.

Eğer yüz çevirirlerse biliniz ki, Allah sizin dostunuz ve dayanağınızdır. O ne güzel bir dost ve dayanak, ne güzel bir yardım edicidir."(Enfâl,39-40) Buyrulmuştur.

İşte Allah yolunda cihadın her çağda ve her yerde geçerli olan sınırları. Bununla beraber, islâmda cihada ve islâm savaş kurallarına ilişkin olarak bu sûrede yeralan hükümler nihaî hükümler değildirler. Bu konudaki son hükümler, hicri dokuzuncu senede indirilen Tevbe sûresinde yeralmaktadır. Bununla beraber sûrenin giriş kısmında da söylediğimiz gibi -İslâm aksiyoner bir harekettir, insanlığın pratik hayatını uygun yöntemlerle karşılar. Aynı zamanda islâm aşamalı bir harekettir. Her aşama için pratik ihtiyaç ve gereklerine cevap verecek uygun yöntemleri vardır.

Bununla beraber, "Fitnenin kökü kazınıp, Allah'ın dini kesinlikle egemen oluncaya kadar onlarla savaşınız." âyeti süregelen cahiliyenin pratiğine karşı islâmi hareketin her zaman için geçerli olan bir hükmünü belirlemektedir.

Sûrenin tanıtım kısmında da değinildiği gibi islâm, bütün "yeryüzünde" tüm `insanlığın' kula kulluktan -aynı şekilde kendi arzusuna kul olmaktan, çünkü bu da kula kulluğun bir türüdür- kurtuluşunun evrensel bildirisi olmak için gelmiştir. Bunu da yüce Allâh'ın tek ve ortaksız ilahlığını, alemler üzerindeki Rabblığını ilan etmekle gerçekleştirmiştir. Bu ilan, her çeşidiyle ve tüm şekilleriyle insanın hakimiyetine dayalı düzenlere ve rejimlere karşı kapsamlı bir devrim anlamına gelmektedir. Yeryüzünün her köşesinde, her ne şekilde olursa olsun hâkimiyetin insanlara ait olduğu rejimlere karşı tam bir başkaldırı anlamına gelmektedir. ( Enfal suresinin giriş kısmına bkz.)

Bu önemli hedefin gerçekleşmesi için de iki temel faktör gereklidir.

Birincisi: Bu dini benimseyen, insanın egemenliğinden kurtulduklarını ilan eden, sadece Allah'a kul olmakla her çeşit ve her şekliyle kula kulluktan kurtulanlara yönelik baskı ve işkenceleri bertaraf etmektir. Bu da şu evrensel bildiriye inanan, onu realiteler dünyasında uygulayan, bu dine inananlara işkence ve zulüm uygulamakla ya da bu dini benimsemek isteyenlere çeşitli baskı, zorlama ve propaganda yöntemleriyle engel olmaya çalışmakla azgınlaşan tağutlarla cihad eden mü'min bir önderliğin yönetiminde hareket eden organik bir yapıya sahip mü'min bir kitlenin varlığıyla mümkün olur.

İkincisi: Her ne şekilde olursa olsun, insanın insana kulluğu esasına dayanan tüm güçleri yeryüzünden silmektir. Bu da birinci hedefin yani bütün yeryüzünde yüce Allah'ın tek ve ortaksız ilahlığını ilan etmenin garantisidir. Böylece bütün insanlar sadece Allah'a boyun eğmiş, onun dinini din edinmiş olurlar. Din kelimesi burada Allah'ın otoritesine boyun eğmek anlamındadır, soyut bir inanç değil.

Yüce Allah'ın "Dinde zorlama yoktur. Doğruluk ile sapıklık birbirinden kesinlikle ayrılmıştır. (Bakara, 256) sözünden dolayı kimi gönüllerde beliren bir şüpheyi açığa kavuşturmamız gerekmektedir.

Gerçi cihadın mahiyetine değinirken, özellikle üstad Ebul A'la el Mevdudi'nin "Allah Yolunda Cihad" adlı eserinden yaptığımız alıntılarla yeterli açıklamalarda bulunmuştuk. Ancak biz konuyu biraz daha açmak istiyoruz. Çünkü bu dinin düşmanları, bu konuda büyük bir kavram kargaşası meydana getirmiş, çeşitli hilelerle zihinleri bulandırmışlardır.

"Allah'ın dini bütünüyle egemen oluncaya kadar" ayetinde kastedilen "din", tağutların egemenliğinde ve fertleri baskı altında tutan rejimlerin varlığında somutlaşan maddi engelleri ortadan kaldırmak anlamında kullanılmıştır. Bu durumda yeryüzünde Allah'ın otoritesinden başka otorite kalmayacaktır. O gün Allah'ın otoritesinden başka kullar baskıcı hiçbir otoriteye boyun eğmeyecek, O'nun dinini din edinmeyecektir. Bu maddi engeller ortadan kaldırıldıktan sonra, insanlar diledikleri inancı her türlü baskıdan uzak bir şekilde seçmek üzere serbest bırakılırlar. Ne var ki, islâma karşıt olan bu inanç, başkasına baskı aracına dönüşebilecek, doğru yolu bulmak isteyenleri bundan alıkoyacak, Allah'ın otoritesinden başka her türlü otoriteden pratik olarak kurtulan kişilere işkence edecek bir güce sahip organik bir topluluk tarafından temsil edilemez. İnsanlar diledikleri inancı seçme bakımından özgürdürler. Ancak bu inanca bireysel olarak bağlanmalıdırlar. Bu inanç, kulların kendisine boyun eğdiği, yani dinini din edindiği zorlayıcı bir otoriteye dönüşemez. Çünkü kullar, Allah'dan başkasının otoritesine boyun eğemezler.

İnsanlar, yüce Allah'ın kendilerine bahşettiği üstünlüğü, onuru elde edemezlerse, "yeryüzünde' : hiçbir şekilde özgür olamazlar. Ancak "din" bütünüyle Allah'a ait olmadığı, O'nun otoritesinden başka bir otoriteye boyun eğme olayı sözkonusu olduğu sürece...

İşte bu büyük hedef için savaşır, mü'min kitle...

"Fitnenin kökü kazınıp Allah'ın dini kesinlikle egemen oluncaya kadar."

Kim bu ilkeyi benimser ve teslim olduğunu duyurursa, müslümanlar bu duyurusunu ve teslim oluşunu kabul ederler, artık onun niyetini ve içinde sakladığını araştırmazlar. Bunları Allah'a bırakırlar:

"Eğer yaptıklarından vazgeçerlerse, hiç şüphesiz Allah onların ne yaptıklarını görür."

Kim de bu ilkeden yüz çevirir ve Allah'ın otoritesine karşı koymada ısrar ederse, müslümanlar Allah'ın yardımına güvenerek onunla savaşırlar.

"Eğer yüz çevirirlerse biliniz ki, Allah sizin dostunuz ve dayanağınızdır. O ne güzel bir dost ve dayanak, ne güzel . bir yardım edicidir."

İşte bu dinin getirdiği yükümlülükler ve işte onun ciddiyeti, realistliği ve pratikliği... Bu din, realiteler dünyasında uygulanmak, Allah'ın tek ve ortaksız ilahlığını insanların dünyasına egemen kılmak için hareket eder.

Kuşkusuz bu din, zihni rahatlatmak, bilgi ve kültürü arttırmak amacıyla herhangi bir kitaptan öğrenilecek bir teori değildir. Aynı şekilde, insanların kendi kendilerine ve Rabbleriyle ilişkilerinde yaşamakla yetindikleri vicdanları ilgilendiren edilgen bir inanç da değildir. Nitekim bu din, insanlarla Rabbleri arasındaki bireysel ilişkiyle sınırlı birtakım kulluk davranışlarından da ibaret değildir.

Bu din insanlığın evrensel kurtuluş bildirisidir. Pratiğe dönük ve realist bir sistemdir. İnsanların pratik hayatlarını uygun yöntemlerle karşılar. Düşünsel engelleri tebliğ ve açıklamayla giderir. Tağutların egemenliğini yerle bir edip, yerine Allah'ın egemenliğini yerleştirmek için rejim ve otoritelerin varlığında somutlaşan engelleri de cihad etmekle bertaraf eder.Kaynak:Seyyid Kutub

1 yorum:

HAKKI BABA dedi ki...

Siteleriniz güzel inşallah hayırlara vesile olur.